Merkezi sınavların ağırlığını azaltarak, yerine performans değerlendirmesini öncüleyen bir karma model önerisidir.
![]() |
IN |
![]() |
OUT |
Bakandan sade vatandaşa kadar herkes kabul ediyor artık. Merkezi sınavlar eğitim sistemini tıkadı. Sorunun çözümü elbette var. Ancak çözüm için güvene, şeffaflığa, bilimselliğe ihtiyaç duydulduğundan kendimize olan inançsızlığımız su yüzüne çıkıyor. Çözüm için politik irade dışında bir arayışımız kalmıyor.
Merkezi sınavlar kalkmalı. Bu istenen ideal durum. Çözüm olarak sunulacak sistem bu ideale doğru bizi götürmeli.
MEB şu anda öğrencilerin sosyal başarısını değerlendirmek üzere portfolio çalışması yapıyor. Bu çalışma sadece özel yeteneklerin değerlendirilmesi ile sınırlı tutulmamalıdır. Akademik başarılar da benzeri bir yöntemle ölçülebilir.
Eğitimde ölçme, değerlendirme ve rehberlik hizmetleri modern dünyanın çok gerisinde. Bir öğrencinin değerlendirilmesine kullanılacak 10'nun üzerinde yöntem varken, biz sadece yazılı, sözlü ve testleri kullanıyoruz. Ki bunlar modası geçmiş özensiz metotlardır. Eğitimde ihtiyaç duyduğumuz dönüşüm aslında modern dünyanın kullandığı tüm bu araçların eğitim sistemimize dâhil edilmesine bağlı.
Bu dönüşüm birden bire olabilecek bir şey değil. Ancak bu dönüşüme bizi zorlayacak adımlar şimdiden atılabilir. Önerimizi üniversite giriş sistemi üzerine kuracağız. Biliyoruz ki, bu sınav tüm lise eğitimini etkileyecektir. Aslında bu olumsuz gibi duran olgudan bir avantaj olarak yararlanacağız.
Geçelim karma modelimize.
Öncelikle eğitim sisteminde ölçme ve değerlendirmeye ayrılan zaman ve bütçe kesinlikle arttırılmalıdır. Ölçme ve değerlendirme konusunda tüm öğretmenlere rehberlik edecek özel birimler ihdas edilmelidir. Öğretmenler analiz sentez ve karar verme süreçlerini değerlendirebilecek (yetkinlik değerlendirmesi) bir kültüre alışmalıdır. Kısaca eğitim öğretme eksenli değil, rehberlik eksenli yapılandırılmalıdır.
Bu temel anlayış uygulamaya nasıl geçirebilir?
Lise 3 ve 4. Sınıfta öğrenciler temel bilimler olarak sınıflandırılabilecek alanlardan (Fen, Sayısal, Yabancı Dil, Sosyal, Türkçe) merkezi sınavlara girmelidir. Bu sınavların ayrı ayrı yapılması önemli. Çünkü öğrencinin ilgi duyduğu alanı belirgin biçimde fark etmesine neden olacaktır. Blok olarak yapılan sınavlara – LYS gibi- her öğrencinin bu ayırımı yapması beklenemez. Böylece öğrencinin belli alanlarda bir merkezi sınav notu olur.
Bu önerimizin ikinci ayağı okullarda yapılan mülakat sınavları olacak. Bu sınavlar başka okullardan gelen öğretmenler tarafından oluşturulan bir komisyonla ve tarafsızlık ilkesine göre yapılmalıdır. Öğrenci girdiği her merkezi sınavın ayrıca mülakat değerlendirmesine girer. Örneğin Fen Bilimlerinde mülakat değerlendirmesine alınan öğrenciye komisyon bir soru ya da sorular (araştırma ödevi) takdim eder. Belli bir zaman sonra öğrenciye araştırmasının sonuçlarını komisyona sunması istenir. Öğrenci buradan bir mülakat (performans) notu alır.
Bu sınavlara her öğrenci katılır. Öğrencinin her temel bilim alanından bir merkezi sınav bir de performans olmak üzere iki akademik notu olur.
Üniversiteye girişte hem merkezi sınav hem de performans notu dikkate alınır. Sisteme geçişin ilk yıllarında performans sınavlarının ortalamadaki ağırlığı düşük tutulabilir. Performans ölçme ve değerlendirme kültürü yaygınlaştıkça bu notların ağırlığı arttırılabilir. Hatta bu sistem uzun vadede merkezi sınavların kalkmasına yol açabilir. Aynı sistem liselere giriş için de düşünülebilir.
Kolay olmadığının farkındayım. Ama ölçme ve değerlendirmeye el atmadan, derinliksiz değişimlerle eğitim sistemini iyileştiremeyiz. Son 20 yıldır yapılanlara bakın. Hangisi eğitimde kaliteye hizmet etti?
Falan proje, filan proje. Nihayet Fatih projesi. Ama beni heyecanlandırmıyor. Onca yatırımların esas sorunumuz olan ölçme ve değerlendirmeye bir katkısı yok. TIMSS ve PISA sınavları birilerini uyandırıp ölçme ve değerlendirmeye yönelik proje üretmeyi düşündürmeli artık.
Follow @salimkocabas